Yaşamdan istemek ve yaşamda istemek
- Talha Şahin Han
- 26 Ağu 2020
- 2 dakikada okunur
İnsanoğlu istemek ve arzulamak noktasında bitmek tükenmek bilmeyen bir motivasyona sahiptir. Öyle ki bu isteme durumu çoğu zaman bizi içinde bulunduğumuz andan çıkararak yaşamımızın önüne geçmekte, hayatımızın merkezine yerleşmektedir. Bu istekler, toplumun bize dikte ettiği, çocukluğumuzdan itibaren katlanarak ve aşamalı şekilde ilerleyen görevler-hedefler bütünüdür aslında. Toplum normlarımızın hayatımızda edindiği rolü; hepimizin aşina olduğu bir dönem çok popüler olan Mario oyununda, her bölüm sonunda ortaya çıkan ve prenses farklı bir kalede tutsak edildi, onu kurtarmak için diğer bölümü de geçmelisin diyen karaktere benzetebiliriz. Çocukken prensesin, liseyi bitirip iyi bir bölüm kazanmak noktasında tutulduğunu söyleyen normlar, o bölümü kazandığımızda, mesleki ve maddi doyum argümanıyla karşımıza çıkar, bunları da elde ettiğimizde (ki bizim ülkemizde bir çok mario bu kaleye ulaşmadan tüm canlarını tüketiyor) aslında prensesin; kendini gerçekleştirme, hayatın özüne inebilme ve hayatı keyif alarak yaşamak noktasında olduğu ortaya çıkıyor ve bu acı gerçekle yüz yüze kaldığımızda da hayatımızın son dönemlerinde elimizde boşa geçmiş koca bir ömür ve pişmanlık ile kalakalıyoruz.
Peki isteklerimiz, arzularımız ve hedeflerimiz olmamalı mı? Tabiki olmalı ama bunu yazımızın başlığında da belirttiğim gibi yaşamdan değil yaşamda istemeliyiz. Anı yaşamalıyız, şimdi ve burada olmalıyız, geçmiş bizim için bir deneyim ve yaşantılar bütünü tabiki ondan feyz almalı, hayatımıza ışık tutmasına izin vermeliyiz ama geçmişteki hatalarımıza ve olumsuz yaşantılarımıza takılarak yaşamak bizi depresif bir sürece itecektir. Gelecek hepimizin umutla bakmak istediği ve hakkında güzel şeyler düşündüğü kurguladığı büyülü bir zaman dilimi. Ama bu büyüyü bozup tamamen gelecek odaklı aşırı plan ve düzen obsesyonuyla bugünümüzü, şu an içinde bulunduğumuz dakikaları harcamamız sizce ne kadar doğru? Geçmiş de gelecek de üzerinde ne kadar uğraşırşak uğraşalım tam anlamıyla hakimiyet kuramayacağımız zaman dilimleri. Kontrol edebileceğimiz ve şekillendirebileceğimiz sadece şu anımız var. Bizim için değerli olan sonuna kadar kullanabileceğimiz şu an.
Yaşamdan istemek, bencil ve tek yönlü bir eylem. İnsan tüm canlılar arasında en benmerkezci varlıktır, peki bu benmerkezcilik her zaman mutluluk getirir mi? Gelin yazımızın başlığında yaşam yerine başka olgunlar yerleştirerek birlikte akıl yürütelim. Anneden istemek- anne ile istemek, eşinden istemek- eşin ile istemek, eğitimden istemek- eğitim ile istemek bu olgular arasındaki farka odaklandığımızda ilk kısımlarının tek yönlü ve pragmatist bir istem ikinci kısımların da birliktelik ve beraberlik belirttiğini anlıyoruz. Bir ‘olgu ile’ istemek bu istem süresince o olgudan faydalanmak yerine onu da yaşayarak, onu da sürece dahil ederek istemektir. Hem amacımıza ve hedeflerimize ulaşma yolunda adımlar atarken hem de yanımızdaki, beraberimizdeki olgulardan feragat etmemektir.
Yaşamdan istemek tek yönlü, faydacı ve saf amaç odaklı bir yönelimdir. Yaşamdan iyi bir ev ve araba istiyoruz ama bunun karşılığında şu anımızı, çevremizde bize değer veren insanları veriyoruz, onlar ile istemiyor onları yaşamıyoruz. Hayatta küçük başarı anları için büyük vazgeçişler bunlar.
Yaşamda istemek, yaşam ile istemek başarması çok zor ama benlik bütünlüğünün sağlanması ve bireyin kendini gerçekleştirme yolunda ilerleyebilmesi için gerekli bir olgu. Egsiztansiyalist bir sorgulamadan ve yaşamın kısır döngüsünden çıkabilmek her şeyden öte canlı ve hayatta hissedebilmek istiyorsak şu anımıza değer verip şimdi ve burada olmalıyız.

Comments